Herkes kendi işini yapsın en iyi yemeği biz üretiriz

TOBB Sanayi Konseyi Yönetim Kurulu Üyesi, İstanbul Sanayi Odası Meclis Üyesi Hüseyin Bozdağ ile endüstriyel yemeğin durumunu konuştuk. Herkesin kendi işini yapmasını isteyen Bozdağ, Milli Eğitim Bakanlığı’na şöyle seslendi: “Bir firma endüstriyel yemek üretiyorsa, işletmelere ve kamu kurumlarına bu hizmeti o firma vermeli. Hiçbir işletme ve kurum kendi yemeğini kendisi yapmamalı. Böylelikle güvenli ve sağlıklı yemek üretmiş olacağız.”

 

TOBB Sanayi Konseyi’nin endüstri meslek liseleriyle ilgili önemli bir projesi var. Bu çalışmadan bahseder misiniz?

Milli Eğitim Bakanlığı ile endüstri meslek liseleriyle ilgili özel protokol imzaladık. ‘Meslek Liseleri Memleket Meselesi’ teması çerçevesinde yaptığımız protokolle İstanbul’da 39 meslek lisesinde özel anlaşma yaptık. Bu okulların gastronomi, yiyecek-içecek bölümlerinde okuyan, otel ve turizmcilik bölümlerinde eğitim gören öğrencilerin hepsinin hamisi konumundayız. Bir yıldan fazla bir süredir devam eden bu projemiz sayesinde öğrencilerin stajlarını, istihdamlarını karşılıyoruz. Endüstri meslek liselerinin değeri, Covid-19 sürecinde daha iyi anlaşıldı. Bu dönemde milli mücadelenin içerisinde birer askerler gibi çalışan meslek liseliler, solunum cihazı ürettiler, maske, hijyen setleri ve dezenfektan üretimi gerçekleştirdiler.

Yeni neslin sağlıklı beslenmesi üzerinde hassasiyetle durduğunuz bir konu. Bu kapsamda ne tür girişimleriniz var?

Yeni neslin beslenmesi konusu çok önemli. Bu kapsamda hazırladığımız projemizi 2012 yılında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a sunduk. Bunun yanı sıra başta anamuhalefet partisi olmak üzere TBMM’nin tüm bileşenleriyle birlikte bu konuyu konuştuk. Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan, 2019’da yeni neslin beslenme projesini yol haritasına koydu. Okullardaki sağlıklı yemek projesini o günden bugüne kadar getirdik. Aynen ‘kentsel dönüşüm’ dediğimiz gibi ‘aşsal dönüşüm’ ismini verdiğimiz bir proje bu. TOBB’a bağlı endüstriyel yemek sektöründeki kuruluş sayısı yaklaşık 6 bin. Bu işletmeler 450 bin kişiyi istihdam ediyor. Ayrıca tarlada yetişen ürünün, ahırlarda beslenen her hayvanın 100’nden 25’ini bu işletmelerimiz alıyor.

Aşsal dönüşüm projesinin diğer bir ayağı özelliği sosyal bir proje olması. Öğrenciler zengin-fakir ayrımı olmaksızın aynı masanın etrafında tabldotta buluşacak ve sosyalleşecekti. İkinci bir konu, çocuklara test verin çözsünler, tost verin yesinler mantığının kırılması. Bu projeyle çocuklar annesinin yemeğiyle buluşup, sağlıklı beslenme imkanına kavuşacaktı. Türkiye’nin şu an yüzde 30’u obez. Bu durum Covid-19’dan daha tehlikeli. Türkiye her yıl obeziteden kaynaklı hastalıkların ilaç ve tedavi masrafları için 10 milyar dolar para harcıyor. Biz TOBB olarak aşsal dönüşümü projelendirdik. Bir önceki Milli Eğitim Bakanımız İsmet Yılmaz, proje kapsamında pilot bölge oluşturulmasına onay verdi. Ancak bu gerçekleşemedi. Yeni Bakanımız Ziya Selçuk projeyi kabul etti ancak bu kez de karşımıza Covid-19 salgını çıktı. Bu çalışma ulusal beslenme projesi adı altında geçiyor. Milli Eğitim Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı’nın ortak koordinasyonunda gelişen bir proje. 3 buçuk milyon öğrenci pilot seçilip bölgesel olarak hayata geçirilecek. İnşallah pandemi sürecinden sonra devletimiz yeniden bu projeye sahip çıkar.

Kamudan beklentileriniz nelerdir?

Bu dönemde kamudan beklentilerimiz noktasında ayrı bir parantez açmamız gerekiyor. Pandemi sürecinde herkes kendi işini yapmak zorunda. Örneğin siz endüstriyel yemek üretiyorsanız, işletmelere ve kamu kurumlarına bu hizmeti sizin vermeniz gerekiyor. Bakanlıktan aldığınız lisans ile birlikte üretimi yapmalısınız. Bilgisayar ihtiyacı olan bir tekstil fabrikası, kendisi bilgisayar üretmiyor, gidip en iyi bilgisayarı üretici firmadan alıyor. Aynı şekilde hiçbir işletme kendi yemeğini yapmayacak, o hizmeti sunan firmalardan satın alacak. Kamu kurumları da kendi yemeğini kendi yapan firmalara karşı bir mücadele içinde olacak. Böylelikle güvenli ve sağlıklı yemek üretmiş olacağız.

Burada şöyle bir sorun daha var. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı öğretmen evlerimiz, sadece öğretmen ağırlamıyorlar. Öğretmenler için yemek de yapıyorlar. Endüstriyel yemek işletmeleri olarak öğretmenlerimizin yemeğini biz yapmaya hazırız. Aynı sorun taşımalı eğitimde de var. Bu durum İstanbul’da çok hissedilmiyor ama taşımalı eğitimin olduğu taşradaki meslektaşlarımızın önemli bir pazarı kaybolmuş durumda. Sayın Milli Eğitim Bakanımız, lütfen herkes kendi işini yapsın, biz yemeğin en iyisini yaparız. Okullarda, öğretmen evlerinde en iyi yemeği Türkiye Yemek Sanayicileri Dernekleri Federasyonu’nun çıtası altındaki üyeler yapar. TOBB’a bağlı tüm lisanslı firmalarımıza da biz kefiliz. Siz öğretmenimizi misafir edin, sizin işiniz yemek yapmak değil. O yüzden herkes kendi işini yapsın diyoruz.

Her sektörde olduğu gibi endüstriyel yemek sektörü içinde de sorunlu işletmeler olabilir. Ama sanayi odaları olarak bu tür işletmelere yaptırım gücümüz yok. Bakanlık bunu kendisi araştıracak, cezai yaptırımı kendisi uygulayacak. Biz geçmiş dönemde tabela okuyup ihbar ediyorduk bu tür firmaları ve ceza almalarını sağlıyorduk. Ama biz kolluk kuvveti değiliz. Bu konuda bakanlıklara yardımcı olmaya hazırız.

Gıda fiyatlarında yaşanan artışla ilgili nasıl bir önlem alınmalı?

Maalesef gıdada fahiş bir artış söz konusu. Gıda enflasyonu ile reel enflasyon eşdeğer gitmiyor. Gıda sektöründe şu an enflasyon oranı yüzde 22’lerde. Bir de bunun fırsatçıları var. Ticaret Bakanlığı nasıl ‘piyasa gözetim ve denetim’i kapsamında zincir marketleri denetleyip fahiş fiyat artışı yapanları ifşa ediyorsa, gıda üretenler ve toptancılar da denetlenmeli. Daha dün 130 liraya aldığımız yağın kilosu bugün 160 liraya çıkıyor. Marketlerde olduğu gibi gıda toptancıları ve gıda üretim tesisleri de denetlensin.

Sektör olarak diğer sıkıntılarınız neler?

Yasa gereği endüstriyel yemek firmalarından her gün şahit numuneler alınıyor. Bir gıda zehirlenmesi olduğunda bu numunelere bakılıp firmanın kusuru tespit ediliyor. Ama burada her üründen 250 gram numune alınıyor ve bu oran dünya standartların göre çok yüksek. Bu durum maddiyat olarak büyük bir yük getiriyor. 20 bin kişilik yemek üreten firmaya yılsonunda yaklaşık 180 bin lira yük getiriyor. Uluslararası alanda bu 100 gram. İkinci sorun ise israf. Alınan numuneler 3 gün sonra çöpe atılıyor.

Sorumlu gıda mühendisleri konusunda da sorunlarımız var. Her projemiz içerisinde ya gıda mühendisi ya gıda teknikeri ya da ziraat mühendisi olmak zorunda. Sorumlu gıda mühendislerinin dayatılmasıyla oluşan fahiş fiyat gıda sektörü için büyük bir problem. Piyasa kendi koşullarını kendi oluşturmalı. İşveren ile mühendisler arasındaki anlaşmazlıklar sebebiyle mahkemeler dolu. Biz bu durumu hem Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın hem de Adalet Bakanlığı’nın ilgili birimlerine yazdık. Şu anda bunun mücadelesini veriyoruz.