Gıdamızı ham madde olarak ucuza satıyoruz

‘Temel gıda maddeleri yok pahasına ihraç ediliyor.’ diyen Hüseyin Bozdağ, özellikle canlı hayvan ihracatının önlenmesini talep etti. Bozdağ, Türk ürünlerinin ucuz fiyatlara yabancı ülkelerin stoklarına geçtiğini öne sürdü.

TL’deki hızlı değer kaybı sürecinde dövize endeksli mal ve hizmetlerde ciddi bir maliyet ve fiyat artışı yaşandı. Bazı fiyat artışları ise döviz fiyatlarının daha da yukarı gideceği beklentisi ile oluştu. Döviz cephesindeki köpük giderildikten sonra çarşı pazardaki ilave zamların da geri çekilmesi bekleniyor. İstanbul Yemek Sanayicileri Derneği Genel Başkanı da olan TOBB Türkiye Hizmetler Meclisi Başkanı Hüseyin Bozdağ, yayınladığı açıklamada, “Ülkemizde son üç ayda yaşanan döviz kurlarının hızlı şekilde artması sebep gösterilerek hergün güncellenen gıda, ambalaj ve temizlik grubundaki ürün fiyatlarının son bir hafta içerisinde döviz kurlarında yüzde 60-70 düşüş olmasına rağmen fiyatlara yansıtılmamasını üyelerimizle karşılıklı değerlendirerek hayretle ve üzülerek takip ediyoruz.” dedi. 

ONU DA İHRAÇ ETMEYİVERELİM

Zamlar ve gıda enflasyonuna ilişkin konuştuğumuz Hüseyin Bozdağ, şu bilgileri aktardı: “Gıda ihracatı ile övünüyoruz ama stratejik bazı sektörler var gıda bunların başında gelir. Temel gıda maddeleri yok pahasına ihraç ediliyor. Et, süt, yumurta, tavuk, yağ vb… bunların ihracatı ile ilgili kota gelmesi lazım. Et mesela karkas 65 liraya dayandı ama peşin para olduğu için aynı paraya canlı hayvan ihracatı yapılıyor. Canlı hayvan ihracatı yasaklanmalı. Bunun tespitini yaptık. Doğu Anadolu’dan yapılıyordu. Yetkililere ilettik. Kapatıldı. Daha sonra batı bölgesinden yapıldığını öğrendik. On bin canlı hayvanı ihraç etmesek ne olur? Ülke döviz olarak bir şey kaybetmez. Salam yap, sucuk yap öyle sat ona karşı değilim. Ama ham ürünü ucuza satıyoruz. İçeride biz eti pahalı alıyoruz.” 

ENFLASYONUN DA BİR NEDENİ

Özellikle gıdada işlenmemiş ham maddeler dışarıya gittiği için içeride işlenmiş ürün fiyatlarının pahalılandığını bir örnekle anlatan Hüseyin Bozdağ, “Ben et istiyorum üç aylık çekle alınca 65 lira olan fiyat 75’e çıkarılıyor. Bizim vadeli çalışmamızdan dolayı da bir faiz işlemesi var. Pandemiden önce gıda arzı 35 milyon tondu. Talep 32 milyon tondu. 3 milyon ton dengeyi sağlıyordu. Pandemide tedarik aksayıp talep artınca denge bozuldu. Düşünün milyonlarca hane var herkes evine fazladan 2 kilo pirinç alsa ciddi bir stoğa denk gelir. Ama ne oldu da ayçiçek yağının tonuna 350 dolar zam geldi?” diye sordu. Dünya ölçeğinde yaşanan fiyat hareketinden korunmak için içeride bir takım tedbirlerin alınması gerektiğini dile getiren Bozdağ, “İtalya salça stoğu yapıyor. Başka ülkelerin gıdasını alıp zengin ülkeler stokluyorlar. Paraları da değerli olduğu için. Gıda tarafında ihracat bir sistematiğe oturtulmalı. Dışarıya giden gıdadan dolayı enflasyon oluyor. Türkiye’de ekilmedik bir karış tarla kalmamalı.” diye konuştu. 

KATAR ÜÇÜNCÜ ÜLKELERDE İŞ ORTAĞIMIZ OLACAK

DEİK Türkiye-Katar İş Konseyi Üyesi de olan Hüseyin Bozdağ, Katar sermayesinin Türkiye’ye iş ortağı gözüyle baktığını söyledi. Katarlılar, Türkiye’ye yatırım yaptığında “Ülke Katarlılara satılıyor.” şeklindeki söylemlerin doğru olmadığını bu ülkenin varlık fonununun Almanya ve Fransa gibi Avrupa ülkelerinde de Türkiye’den çok daha fazla yatırımları bulunduğunu anlatan Bozdağ, “Katar’da üretim yapan bir Türk firması var. Katarlı ortağı ile birlikte şimdi ihracata başladılar. Katarlılar ben sermayeyi sen iş yapış bilgini knowhow’ını getir ortak iş yapalım diyor. Üçüncü ülkelerde ortak iş yapmak, Türk KOBİ’lerinin büyümek ve başka ülkelere açılmak için ihtiyaç duyacağı sermayeyi koymak konusunda Katar önemli bir iş ortağı. Katar, Türk kamuoyunda yanlış değerlendiriliyor.” ifadelerini kullandı. 

 

ÖĞRETMEN EVLERİ VE LİSELER YEMEK ŞİRKETLERİNE RAKİP OLDU

Okullarda öğrencilere hazır ürünler yerine ev yemekleri verilebilmesi için yıllarca mücadele ettiklerini kaydeden Bozdağ, bu alanda yaşadıkları haksız rekabete de değindi. “Türkiye yemek sanayicileri olarak aşağı yukarı 81 ilde örgütlü Bakanlık onaylı 6 bin üyemiz var. 460 bin kişiye istihdam sağlıyoruz. 6.5 milyar dolarlık bir pazar var. Kışladaki Mehmetçikten okuldaki öğrenciye, hastanedeki hastadan hapishanedeki mahkuma, fabrikadaki işçiye ofisteki beyaz yakalıya kadar bizim hizmet ettiğimiz alan.” ifadelerini kullanan Bozdağ, şunları belirtti: “Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda yemek problemi var. Bu durumu Sayın Cumhurbaşkanımızdan bakanlarımıza kadar sunduk. Yeni neslin beslenmesi çok önemli. Fast food ile olmaz. Obezite artıyor. Okullarda yoksa mutfak koyalım, fiziki olmayan yerlere bölgesel mutfaklarla taşıyalım. Muhalefet partilerine de anlattık onlar da sıcak baktılar hatta sahiplenenler oldu.” 

Ancak kendileri bu yönde çalışmalar yaparken yaşadıkları bir haksız rekabet durumu olduğunu anlatan Hüseyin Bozdağ, öğretmenevleri ve bazı endüstri meslek ve turizm meslek liselerinin kendilerine rakip olarak yakınlarındaki tesislere yemek hizmeti verdiğini anlattı. “Elektrik, su, maaş devletten. Haksız rekabet var.” diyerek durumu Bakanlığa aktardıklarını söyleyen Bozdağ, “Sanayiciler iflas etmeye başladı. Bakanlık ‘bu iş o kadar büyüdü mü’ diyor ama büyüdü. Herkes işini yapmalı. Biz mutfağı olmayan liselere aşçı yetişsin diye mutfak kuruyoruz ama bazıları bize rakip oluyor. Okullar eğitimi geçti şirket oldu. Meslek okullarının son tüketiciye yönelik değil sanayiye girdi sağlayacak şekilde hareket etmesi gerekir.” görüşlerini dile getirdi. 

KAMU SÖZLEŞMESİNDE FARK ÖDENSİN

Salgın döneminde devletin sağladığı her türlü imkanı kullandıkları ve bunun için de müteşekkir olduklarını önemle belirten Hüseyin Bozdağ, bunun yanında kamuya hizmet veren şirketlerin artan maliyetler karşısında ezildiğini ve iflas noktasına geldiğini savundu. Bu anlamda sözleşmelerin yenilenmesi veya doğan farkların ilave edilmesini isteyen Bozdağ, konuyu Ticaret Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığına da ilettiklerini söyledi. Haziran 2021 ile 31 Aralık 2021 dönemi için oluşan farkların ödenmesini ve bu fark üzerinden devam edilmesini talep eden Bozdağ, “Yaklaşık iki bin firmayı ilgilendiren bir durum. Yüzde 40-45’lik bir fark var. Firmalar tolere edebilecek olsalar ederler. Devam edenler farkla devam etsin iptal edilenler iptal edilsin teminatlar ödensin. Yeni ihaleye çıkılsın. Ama bizce fark ödenmesi daha iyi olur. Yeniden ihaleye çıkılırsa kamuya daha çok maliyeti olur.” görüşlerini dile getirdi.