Arama:
Mutlu yıllar

Dünyamıza her gün bir öncekinden iyi bakmayı başardığımız,
Etkimizi yarattığımız değerde aramayı bildiğimiz, Tüketmek yerine üretmeyi seçtiğimiz,
Kimseyi geride bırakmadan gülümseyebildiğimiz umut dolu bir sene dileğiyle…
 
Yeni yılın size, kıymetli ailelerinize , ülkemize ve dünyaya sağlık, huzur, mutluluk ve barış getirmesini Allah’tan niyaz ederim ederim.

Mutlu yeni bir yıl diliyorum

Hadımköy’de sanayicinin önü açıldı

Uzun zamandır Arnavutköy, Hadımköy bölgesindeki bazı sanayiciler imar konusunda ciddi sorunlar yaşıyordu. Konunun çözümü için yargıya giden bölgedeki üreticiler, açtıkları davayı kazandı. Böylece imar konusundaki uygulamalar 2012’deki durumuna getirildi. Ancak sanayiciler Arnavutköy Belediyesi’nden 18. Madde uygulamalarının tamamen kaldırılmasını istiyor.

Toplamda 18 milyon metrekarelik alanıyla Türkiye’nin önde gelen entegre üretim merkezleri arasında yer alan
Hadımköy, ihracat pastasında ise yüzde 6’lık paya sahip. 2008 yılına kadar Çatalca Belediyesi’ne bağlı bir belde
belediyesi olan Hadımköy, bu tarihte Belediyeler Kanunu’nun değişmesiyle Arnavutköy Belediyesi’ne bağlandı.
Mevcut dönemde Düzenleme Ortaklık Payı (DOP) yüzde 15 olan Hadımköy’de bu oran belde belediyesi statüsünden
çıkılmasına bağlı olarak değişti. Arnavutköy Belediyesi’ne bağlanmasıyla bölgedeki DOP oranı yüzde 18 artırılırken, bu durum başta bölgedeki sanayiciler olmak üzere birçok kurum ve kuruluşun mağduriyetler yaşamasına neden oldu. Hadımköy Arnavutköy Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı Hüseyin Bozdağ, 2012’de yapılan son planlamayla birlikte Hadımköy bölgesindeki imar planlamalarının askıya alındığını dile getirerek, “Bu planlamaların içerisinde Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Devlet Demiryolları (TCDD), Hazine ve Maliye Bakanlığı, Tarım ve Orman
Bakanlığı ve şahıslarla, bölgedeki sanayiciler arasında yapılan değişiklikler neticesinde bazı ortaklıklar doğdu.
Bu ortaklıkta en fazla pay sahip olan kurum TCDD’ydi. Bu nedenle taraflara açılan davaların tamamını sanayiciler
kazandı. Ancak 18. Madde uygulamaları kalkmadı sadece 2012’deki ilk uygulamalarına yeniden dönüldü” şeklinde
konuştu. Arnavutköy belediyesinin uygulamadan vazgeçebileceğini ve sanayicilerin de bu yönde talepte bulunduğuna dikkat çeken Bozdağ, “Buna bağlı olarak hem bölgemizdeki üretim hacmi artacak hem de daha fazla yatırımcı
alacağız” dedi.

Bölgede yeni bir planlama çalışması yapılacak
Arnavutköy Belediyesi’nin yeni bir planlama üzerine çalıştığına dikkat çeken Bozdağ, “Tapularını alan ve yerlerini devredenlerin dışında. Davalarını
kazanan sanayicilere yönelik yeni bir planlama yapılacak. Buradaki detaylar önümüzdeki günlerde şekillenecek. Bu
çalışmalardan dolayı Hadımköy’e herhangi bir imar çalışması yapamıyorsunuz” şeklinde konuştu. Açılan davalarda taraf olanlar arasında TCDD’nin de bulunduğunu ve bu süreçte kurumun da zarar gördüğüne işaret eden Bozdağ,
“Değerleme çalışmaları noktasında da birçok kurumla bir araya geldik. Yapılan değerlemeler sanayiciler açısından
oldukça yüksek maliyetler doğruyordu. Biz, ilk etapta verilen hakların korunması yönünde hareket ettik” dedi.
Pandemi döneminde Hadımköy’deki iş hacminin de artış gösterdiğini ileten Bozdağ, “Şu anda TOGG’un parçalarının önemli bir kısmını bölgemizdeki sanayiciler yapıyor. Buna ilave olarak Türkiye’nin önde gelen cam üreticilerinden birisi 18. Madde sorunu nedeniyle başka bir kente yatırım yapmaya karar verdi. Ayrıca bölgeden Tekirdağ’a taşınan sanayicilerimiz var” şeklinde konuştu. Hadımköy’de sanayicinin önü açıldı Uzun zamandır Arnavutköy, Hadımköy bölgesindeki bazı sanayiciler imar konusunda ciddi sorunlar yaşıyordu. Konunun
çözümü için yargıya giden bölgedeki üreticiler, açtıkları davayı kazandı. Böylece imar konusundaki
uygulamalar 2012’deki durumuna getirildi. Ancak sanayiciler Arnavutköy Belediyesi’nden 18. Madde uygulamalarının tamamen kaldırılmasını istiyor.

Havalimanı ve liman entegrasyonları sağlanacak

Türkiye’de toplam sanayi alanının 280 bin hektar olduğunun ve bunun büyüme trendi gösterdiğini anlatan Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Hasan Büyükdede, “Bunun, 131 bini belediyelerde, 2 bin 300 hektarı serbeste bölgelerde, 19 bin hektarı küçük sanayi bölgelerinde, 15 bin hektarı endüstri bölgelerinde, 109 bin hektarı ise OSB’lerden oluşuyor” şeklinde konuştu. Diğer taraftan Kanal İstanbul’un sanayi yapısına etkisinden bahseden Büyükdede, “Kanal’ın geçtiği güzergahın 5 kilometre sağı ve 5 kilometre solu üzerinde yaklaşık 50 milyon metrekarelik sanayimiz var. Bu bölgedeki sanayi için bir çalışma yaptık. Bu tarz bir projenin hayata geçmesiyle, bölge bir sanayi yolu olacak. Kıraç, Arnavutköy ve çevresindeki sanayi, Hadımköy, karşısında yer alan İkitelli gibi sanayi merkezlerinin bölgedeki havaalanı ve liman entegrasyonları da sağlanarak Hollanda’da bulunan Port Rotterdam modeli tarzında bir yapı oluşturacağız. Bu kapsamda proje konuttan daha çok sanayideki entegrasyona hitap ediyor” görüşünü öne sürdü. Büyükdede, bakanlık olarak bölgenin lojistiğin ve endüstrinin ticari üssü olması hususuna odaklandıklarını kaydetti. Öte yandan Çin’den Türkiye’ye gelen sanayicilerin ciddi bir şekilde yer talebinde bulunduğuna vurgu yapan Büyükdede, “Marmara’da Trakya ve İzmir’de Aliağa bölgesi başta olmak üzere ülkemizin birçok kenti bu hususta yoğun bir şekilde talep alıyor. OSB alanı oluşturmakta zorlanıyoruz. Bundan dolayı odak noktamıza endüstriyel bölgeler oluşturmayı aldık” açıklamasında bulundu. Büyükdede, Türkiye’nin Çin’den gelen yatırım taleplerini karşılaması noktasında önemli bir konuma sahip olduğunu belirtti.

Gıdamızı ham madde olarak ucuza satıyoruz

‘Temel gıda maddeleri yok pahasına ihraç ediliyor.’ diyen Hüseyin Bozdağ, özellikle canlı hayvan ihracatının önlenmesini talep etti. Bozdağ, Türk ürünlerinin ucuz fiyatlara yabancı ülkelerin stoklarına geçtiğini öne sürdü.

TL’deki hızlı değer kaybı sürecinde dövize endeksli mal ve hizmetlerde ciddi bir maliyet ve fiyat artışı yaşandı. Bazı fiyat artışları ise döviz fiyatlarının daha da yukarı gideceği beklentisi ile oluştu. Döviz cephesindeki köpük giderildikten sonra çarşı pazardaki ilave zamların da geri çekilmesi bekleniyor. İstanbul Yemek Sanayicileri Derneği Genel Başkanı da olan TOBB Türkiye Hizmetler Meclisi Başkanı Hüseyin Bozdağ, yayınladığı açıklamada, “Ülkemizde son üç ayda yaşanan döviz kurlarının hızlı şekilde artması sebep gösterilerek hergün güncellenen gıda, ambalaj ve temizlik grubundaki ürün fiyatlarının son bir hafta içerisinde döviz kurlarında yüzde 60-70 düşüş olmasına rağmen fiyatlara yansıtılmamasını üyelerimizle karşılıklı değerlendirerek hayretle ve üzülerek takip ediyoruz.” dedi. 

ONU DA İHRAÇ ETMEYİVERELİM

Zamlar ve gıda enflasyonuna ilişkin konuştuğumuz Hüseyin Bozdağ, şu bilgileri aktardı: “Gıda ihracatı ile övünüyoruz ama stratejik bazı sektörler var gıda bunların başında gelir. Temel gıda maddeleri yok pahasına ihraç ediliyor. Et, süt, yumurta, tavuk, yağ vb… bunların ihracatı ile ilgili kota gelmesi lazım. Et mesela karkas 65 liraya dayandı ama peşin para olduğu için aynı paraya canlı hayvan ihracatı yapılıyor. Canlı hayvan ihracatı yasaklanmalı. Bunun tespitini yaptık. Doğu Anadolu’dan yapılıyordu. Yetkililere ilettik. Kapatıldı. Daha sonra batı bölgesinden yapıldığını öğrendik. On bin canlı hayvanı ihraç etmesek ne olur? Ülke döviz olarak bir şey kaybetmez. Salam yap, sucuk yap öyle sat ona karşı değilim. Ama ham ürünü ucuza satıyoruz. İçeride biz eti pahalı alıyoruz.” 

ENFLASYONUN DA BİR NEDENİ

Özellikle gıdada işlenmemiş ham maddeler dışarıya gittiği için içeride işlenmiş ürün fiyatlarının pahalılandığını bir örnekle anlatan Hüseyin Bozdağ, “Ben et istiyorum üç aylık çekle alınca 65 lira olan fiyat 75’e çıkarılıyor. Bizim vadeli çalışmamızdan dolayı da bir faiz işlemesi var. Pandemiden önce gıda arzı 35 milyon tondu. Talep 32 milyon tondu. 3 milyon ton dengeyi sağlıyordu. Pandemide tedarik aksayıp talep artınca denge bozuldu. Düşünün milyonlarca hane var herkes evine fazladan 2 kilo pirinç alsa ciddi bir stoğa denk gelir. Ama ne oldu da ayçiçek yağının tonuna 350 dolar zam geldi?” diye sordu. Dünya ölçeğinde yaşanan fiyat hareketinden korunmak için içeride bir takım tedbirlerin alınması gerektiğini dile getiren Bozdağ, “İtalya salça stoğu yapıyor. Başka ülkelerin gıdasını alıp zengin ülkeler stokluyorlar. Paraları da değerli olduğu için. Gıda tarafında ihracat bir sistematiğe oturtulmalı. Dışarıya giden gıdadan dolayı enflasyon oluyor. Türkiye’de ekilmedik bir karış tarla kalmamalı.” diye konuştu. 

KATAR ÜÇÜNCÜ ÜLKELERDE İŞ ORTAĞIMIZ OLACAK

DEİK Türkiye-Katar İş Konseyi Üyesi de olan Hüseyin Bozdağ, Katar sermayesinin Türkiye’ye iş ortağı gözüyle baktığını söyledi. Katarlılar, Türkiye’ye yatırım yaptığında “Ülke Katarlılara satılıyor.” şeklindeki söylemlerin doğru olmadığını bu ülkenin varlık fonununun Almanya ve Fransa gibi Avrupa ülkelerinde de Türkiye’den çok daha fazla yatırımları bulunduğunu anlatan Bozdağ, “Katar’da üretim yapan bir Türk firması var. Katarlı ortağı ile birlikte şimdi ihracata başladılar. Katarlılar ben sermayeyi sen iş yapış bilgini knowhow’ını getir ortak iş yapalım diyor. Üçüncü ülkelerde ortak iş yapmak, Türk KOBİ’lerinin büyümek ve başka ülkelere açılmak için ihtiyaç duyacağı sermayeyi koymak konusunda Katar önemli bir iş ortağı. Katar, Türk kamuoyunda yanlış değerlendiriliyor.” ifadelerini kullandı. 

 

ÖĞRETMEN EVLERİ VE LİSELER YEMEK ŞİRKETLERİNE RAKİP OLDU

Okullarda öğrencilere hazır ürünler yerine ev yemekleri verilebilmesi için yıllarca mücadele ettiklerini kaydeden Bozdağ, bu alanda yaşadıkları haksız rekabete de değindi. “Türkiye yemek sanayicileri olarak aşağı yukarı 81 ilde örgütlü Bakanlık onaylı 6 bin üyemiz var. 460 bin kişiye istihdam sağlıyoruz. 6.5 milyar dolarlık bir pazar var. Kışladaki Mehmetçikten okuldaki öğrenciye, hastanedeki hastadan hapishanedeki mahkuma, fabrikadaki işçiye ofisteki beyaz yakalıya kadar bizim hizmet ettiğimiz alan.” ifadelerini kullanan Bozdağ, şunları belirtti: “Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda yemek problemi var. Bu durumu Sayın Cumhurbaşkanımızdan bakanlarımıza kadar sunduk. Yeni neslin beslenmesi çok önemli. Fast food ile olmaz. Obezite artıyor. Okullarda yoksa mutfak koyalım, fiziki olmayan yerlere bölgesel mutfaklarla taşıyalım. Muhalefet partilerine de anlattık onlar da sıcak baktılar hatta sahiplenenler oldu.” 

Ancak kendileri bu yönde çalışmalar yaparken yaşadıkları bir haksız rekabet durumu olduğunu anlatan Hüseyin Bozdağ, öğretmenevleri ve bazı endüstri meslek ve turizm meslek liselerinin kendilerine rakip olarak yakınlarındaki tesislere yemek hizmeti verdiğini anlattı. “Elektrik, su, maaş devletten. Haksız rekabet var.” diyerek durumu Bakanlığa aktardıklarını söyleyen Bozdağ, “Sanayiciler iflas etmeye başladı. Bakanlık ‘bu iş o kadar büyüdü mü’ diyor ama büyüdü. Herkes işini yapmalı. Biz mutfağı olmayan liselere aşçı yetişsin diye mutfak kuruyoruz ama bazıları bize rakip oluyor. Okullar eğitimi geçti şirket oldu. Meslek okullarının son tüketiciye yönelik değil sanayiye girdi sağlayacak şekilde hareket etmesi gerekir.” görüşlerini dile getirdi. 

KAMU SÖZLEŞMESİNDE FARK ÖDENSİN

Salgın döneminde devletin sağladığı her türlü imkanı kullandıkları ve bunun için de müteşekkir olduklarını önemle belirten Hüseyin Bozdağ, bunun yanında kamuya hizmet veren şirketlerin artan maliyetler karşısında ezildiğini ve iflas noktasına geldiğini savundu. Bu anlamda sözleşmelerin yenilenmesi veya doğan farkların ilave edilmesini isteyen Bozdağ, konuyu Ticaret Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığına da ilettiklerini söyledi. Haziran 2021 ile 31 Aralık 2021 dönemi için oluşan farkların ödenmesini ve bu fark üzerinden devam edilmesini talep eden Bozdağ, “Yaklaşık iki bin firmayı ilgilendiren bir durum. Yüzde 40-45’lik bir fark var. Firmalar tolere edebilecek olsalar ederler. Devam edenler farkla devam etsin iptal edilenler iptal edilsin teminatlar ödensin. Yeni ihaleye çıkılsın. Ama bizce fark ödenmesi daha iyi olur. Yeniden ihaleye çıkılırsa kamuya daha çok maliyeti olur.” görüşlerini dile getirdi. 

Endüstriyel Yemek Sanayisine Hizmet Veren Toplu Tüketim Firmalarının Dikkatine!

Son aylarda yaşanan döviz kurundaki hızlı yükseliş birçok sektörü maddi anlamda zora soktu. Döviz kurunun yükselmesi ile neredeyse her ürüne uygulanan zamlar, döviz kurunda düşüş olmasına rağmen fiyatlara yansıtılmadı. YESİDEF Genel Başkanı Hüseyin Bozdağ ise Türkiye’de bulunan 5000 toplu yemek üreten firma adına bir açıklama yaparak, “Fiyatların hızlı bir şekilde gerçek değeri olan piyasa fiyatlarına çekilmesini talep ediyoruz” dedi.

YESİDEF Genel Başkanı Hüseyin Bozdağ, yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi: 

 “Ülkemizde son üç ayda yaşanan döviz kurlarının hızlı şekilde artması sebep gösterilerek hergün güncellenen gıda, ambalaj ve temizlik grubundaki ürün fiyatlarının son bir hafta içerisinde döviz kurlarında yüzde 60-70 düşüş olmasına rağmen fiyatlara yansıtılmamasını üyelerimizle karşılıklı değerlendirerek hayretle ve üzülerek takip ediyoruz.

 Yıllardan beri sektörümüze hizmet veren ve firmalarını bu sektörden sağladığı imkanlar ölçüsünde büyüten siz değerli EDT firmalarını, ülkece içerisinde bulunduğumuz bu sıkıntılı ortamdan biran önce çıkabilmek adına gereken hassasiyetin gösterilerek fiyatların hızlı bir şekilde gerçek değeri olan piyasa fiyatlarına çekilmesini talep ediyoruz.

 Unutmayalım ki bu ülke hepimizin ve bizler  güçlü olabildiğimiz sürece sektörünüzün ayakta kalabilme ve kendini sağlıklı büyütebilme şansı olacaktır.

 Bugün itibari ile birçok ulusal marketin başlatmış olduğu fiyat indirimleri sürecine sizlerin de acil şekilde uymanızı tavsiye ediyoruz. Sektörlerimizi, birlikteliğimizden güç alarak yaşanan zor süreçten hep beraber daha güzel mutlu yarınlara kavuşturabilmemiz dileğiyle”

Gıda zamları tabldot maliyetini 20 liraya çıkardı

Hazır yemek sektörü, gıda ve enerji fiyatlarındaki artıştan dolayı zor bir süreçten geçiyor. Son 1 yılda girdi maliyetlerinde yaşanılan yükselişle birlikte tabldot yemeğinin maliyeti 20 liraya çıktı.

Gıda fiyatlarında neredeyse günlük gelen zamlar, sektöründe faaliyet gösteren firmaları ciddi anlamda zorluyor. Şu an yüzde 20 zarar ile hizmet verdiklerini belirten sektör temsilcileri, yılbaşı itibarıyla yemek fiyatlarında yüzde 40’ın altında bir zamla firmalara gitmeyeceklerini ifade ediyorlar.

Son dönemde yaşanılan gıda fiyatındaki artışların sektörü ciddi anlamda zorladığını kaydeden Türkiye Yemek Sanayicileri Dernekleri Federasyonu (YESİDEF) Genel Başkanı Hüseyin
Bozdağ, yaşanılan enflasyondan dolayı gelinen nokta itibariyle kasım ayının ilk haftasında yaptıkları toplantıda daha az ne kadar zarar ederiz hesabını yaptıklarını söyledi.

2020 Kasım ile 2021 Kasım arasında 24 ana kalem gıdada değişim oranının aşağı yukarı yüzde 70’lerde olduğunu bildiren Bozdağ, “Yani bir kazanın içine giren gıdanın değişimi yüzde 70’lerde. Durum böyle olunca bir kap tabldotun maliyeti gıdanın içindeki payı aşağı yukarı yüzde 50 olunca, yüzde 40 gibi bir değişim var. Bizim enflasyonumuz yüzde 40. Bizim yılbaşında aldığımız zamlar yüzde 19 civarındaydı, şu anda sektör yüzde 20 ile zarar eder durumda. Bu zararı nasıl kapatacağımızı müşterilerimizle karşılıklı görüşerek bunları aşmaya çalışıyoruz. Ama şu anda bahsettiğim sektörün tamamı zarar içerisinde” dedi.

Ocak’ta tabldota yüzde 40 zam gelecek

Kamudan ihale alan firmaların durumunun da sıkıntılı olduğunu anlatan Bozdağ, özellikle orduya ve hastanelere yemek veren birçok firmanın batmak üzere olduğunu bildirdi. Yemeğin maliyetinin geçen yıl 7.90 lira iken, bu yıl 15 liraya çıktığını kaydeden Bozdağ, “Bunun üzerine işçilik, genel giderler, dolaysıyla yemeğin maliyeti 20 liranın altında değil. Sanayici şunu bilmeli, ocak ayında biz sektörde herhangi bir üretim fabrikasına 4 çeşit yemeği 20 liranın aşağısında alması demek hem onun için tehlikeli hem sektör için tehlike demek” diye konuştu.

Ocak ayı itibariyle yemek fiyatlarında yüzde 40 artış öngördüklerini bildiren Bozdağ, sadece şu andaki öngörülerinin yüzde 40 ila 45 aralığında olduğunu, bu oranın mevcut fiyatların üzerine koyulmadığı taktirde sektörün yürüme şansının kalmadığı aktardı.

Sözleşmeler 3 aya indi

20 yıl önce 3’er aylık periyotlarla sözleşmeler imzaladıklarını aktaran Bozdağ, daha sonra Türkiye’nin enflasyonist ortamından uzaklaşmasıyla sözleşmeleri yavaş yavaş 6 aya, oradan da bir yıla kadar uzattıklarını kaydeder, son geldikleri nokta itibariyle sözleşmelerin 6 aya indiğini ama artık 6 ay diyecek durumlarının da kalmadığını, 3’er aylık sözleşmelerle müşterilere gideceklerini söyledi. Doğalgaza gelen zamlarla birlikte alternatif olarak ne kullanabilir diye baktıklarını ifade eden Bozdağ, kömürlü ocaklara yeniden dönmeyi bile düşündüklerini belirtti.

Ham tabak maliyetinde yüzde 32 artış yaşandı

Ham tabak maliyetinde yüzde 32 gıda artışı bulunduğunu kaydeden İstanbul Yemek Sanayicileri Derneği (İYSAD) Genel Başkanı Sedat Zincirkıran, bu oranın bugün itibarıyla böyle olduğunu ama 3 gün sonra yüzde 35’e çıkabildiğini söyledi. Ham maliyeti oluşturan yağ, et, tavuk eti gibi ana girdilerin fiyatının artmasıyla etki ettiğini bildiren Zincirkıran, doğalgaz zammının daha bu fiyatlara yansımadığını ve gıda maliyetlerini yukarıya iteceğini belirtti.

Yemeği üretmek için su, ısı, elektrik, soğutma sistemleri gibi girdilerin de maliyeti artığını bildiren Sedat Zincirkıran, “Bunun yanı sıra asgari ücret ayarlanması yapılacak. Asgari ücret zammı da önemli ve çalışana da yaşayabileceği paraya vermek gerekiyor. Plastikte yoğurt kabından tutun tüm ambalajların fiyatları artıyor. Biz şu anda başımıza ne gelecek onu bekliyoruz” dedi.

Firmaların yüzde 20 zararına yemek verdiğini belirten Zincirkıran, yıllık sözleşme yapan firmaların zarar ettiğini ve bazı firmaların fiyatı revize ettiğini kaydetti.

Bugün 4 çeşit yemeğin 20 lira olması gerektiğini ifade eden Zincirkıran, “Şu an 15 lirada kalmış, 5 lira zarar ediyor. Ocak ayında tekrar oturup konuşmamız lazım, her gün ürünlere zam geliyor. Ocak ayında işçilik maliyetlerin, doğal gazın, gıda fiyatları ve elektriğin maliyetlere yansımasıyla şu anda ancak ocak ayında konuşabiliriz. 20 lirayı bugün için söyleyebilirim. Asgari ücrete yüzde 30 zam yapılırsa 20 lira da kurtarmaz” şeklinde konuştu

Mutfakta eleman kıtlığı

Türkiye Yemek Sanayicileri Federasyonu Genel Başkanı Hüseyin Bozdağ, mutfak personelinde 35 bin açık olduğunu dile getirdi

Pandemide endüstriyel  yemek sektörü 19 aylık iş kaybı yaşadı. Bu dönemde online satışların artması, mutfakta çalışan elamanların paketleme ve kurye sektörüne kaymasına neden oldu. Okulların açılmasının ardından ise endüstriyel  yemek sektöründe oluşan eleman açığı arttı. Mutfak personelinde yaklaşık 35 bin açık olduğunu dile getiren Türkiye Yemek Sanayicileri Federasyonu Genel Başkanı Hüseyin Bozdağ, okulların kapanmasının ardından oluşan iş kaybının yaklaşık 150 bin kişiye ulaştığını ve bu açığın yüzde 20 ile hala devam ettiğini belirtti.

MUTFAK ELEMANI SEYYAR SATICI OLDU
     Yaz döneminde turizmin açılmasıyla da iş gücü kaybı yaşadıklarını dile getiren Bozdağ, “İş gücünü iki şekilde kaybettik. Bir kısım garsonlarımız, kuryelik ya da seyyar satıcılığa başladı. Bir kısım ise turizm sektörüne yöneldi. Ayrıca asıl işlerini ikincil iş görerek köylerine dönen ve orada tarımla uğraşan personellerimiz de var. Zaten işletmenin temel beyni olan bulaşıkta çalışan personel, aşçı yardımcıları ve şoför gibi ara eleman açığı vardı. Eksik çalışıyorduk ya da zor buluyorduk, artık hiç bulamaz olduk” dedi.

“KURDUĞUMUZ OKULLARDA NİTELİKLİ ELEMAN YETİŞTİRİYORUZ”
     Mutfakta eleman yetiştirmek amacıyla önemli atılımlarda bulunduklarını dile getiren Bozdağ, “İstanbul Sanayi Odası ve Milli Eğitim Bakanlığı ile kurduğumuz ‘Protokol Okulları’ İstanbul’da 42’ye ulaştı. ‘Protokol Okulu’ndan 2 tanesiyle yakından ilgileniyorum. Özellikle aşçı, aşçı yardımcısı ve gastronomi bölümünden mezun çocukları burada yetiştiriyoruz ve tüm eksikliklerini tamamlıyoruz.

     Maalesef bugüne kadar veliler tarafından üniverisite okuyamayacak ve bu nedenle bir meslek edinsin diye itilmiş çocuklar meslek liselerine yöneltiliyor. Çocuklar ise bu ruh haliyle kendilerini bir yerlere ait hissetmiyorlar. Ama biz bu durumu aşarak, aslında memleket meselesi dediğimiz olayları ele alarak,  2 senedir nitelikli eleman yetiştirilmesini sağladık. Okullarda öğrencilere destek vererek en bilinçli şekilde eğitip sahaya getirmeyi amaçlıyoruz . Öğrenciler pratikte de öğrensinler ve sektöre adım attıklarında bilinçli olsunlar düşüncesi ile İstanbul Teknik Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü için mutfak kurulmasını sağladım. Çünkü pratik olmadan teoride öğretilen bilgilerle sektöre atılan gençler ilk etapta çok ezilmek durumunda kalıyorlar” diye konuştu.

     Türkiye Yemek Sanayicileri Federasyonu Genel Başkanı Hüseyin Bozdağ, “İş gücünü iki şekilde kaybetttik. Bir kısım garsonlarımız, kuryelik ya da seyyar satıcılığa başladı. Bir kısım ise turizm sekötürüne yöneldi. Ayrıca asıl işlerini ikincil iş görerek köylerine dönen ve orada tarımla uğraşan personellerimiz de var. Zaten işletmenin temel beyni olan bulaşıkta çalışan personel, aşçı yardımcıları ve şoför gibi ara eleman açığı vardı. Eksik çalışıyorduk ya da zor buluyorduk, artık hiç bulamaz olduk” dedi.